31 Temmuz 2012 Salı

LONDON 2012

Eminim bir cok spor sever olimpiyatların acılıs törenini canlı olarak tv lerden izlemiştir. Bence Pekin'den daha güzel oldu acılıs töreni...  Gösterinin sanat danışmanı Danny Boyle du biliyorsunuz. 


Britanya esintisi sunan gösteri gercekten cok güzeldi. Kusursuz muydu bilemem ama sunu merak ettim.


Eger eskaza Olimpiyatlar bizde yapılırsa bu işin Sanat Danısmanı kim olacak ? Ve nasıl bir gösteri sunacak bize ? 

8 NUMARA

Ne kadar içli bir fotograf degil mi ? İçiniz burkuldu mu bu fotografa bakarken ? Neler hissettiniz ?
Şimdi bende pek çoğumuz gibi o milletvekilinin istifasını veya azledilmesini bekliyorum. Tabi ki o görevli Müdür'ün de.. Terfi yi ayarlayan kisi veya kurumları da bilmek isteriz...

13 Temmuz 2012 Cuma

DAPHNE

Bir gün Apollon Thessalia'da kıyıları ağaçlarla gölgelenen Peneus ırmağı kenarında, güzel genç bir kız gördü. Bu güzelin adı Daphne idi ve Apollon görür gürmez ona aşık olmuştu. Daphne ormanların derinliklerinde dolaşmaktan zevk alıyor, ay ışığında yabani hayvanları kovalamak avlamak en büyük eğlencesi idi. Yalnız başına dolaşmayı çok seviyordu. Dahası Daphne hayatı boyunca yalnız yaşamaya yemin etmişti. Erkeklerden nefret ediyordu bu yüzden evlenmeyi kesinlikle istemiyordu. 

Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş peşini bırakmıyordu. Ormanda karşılaştıklarında Tanrı Apollon güzeller güzeli bu kızla konuşmak istedi ancak Daphne ondan korkarak koşmaya başladı. Apollon ne dediyse onu durmaya ikna edememişti, Daphne korkmuştu bir kere. Yorgun düşene kadar koştu koştu, daha fazla koşacak gücü kalmadığında yere yıkıldı ve toprak anaya yalvarmaya başladı.

"Ey toprak ana beni ört beni sakla, kurtar"

Toprakana onun yakarışını duymuştu, az sonra Daphne yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hissetti. Gri renginde bir kabuk göğsünü kapladı. Güzel kokulu saçları yapraklara dönüştü ve kolları dallar halinde uzandı, küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru indi.

Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken bu Defne ağacına çarpınca şaşırdı. O günden sonra Defne ağacı Apollonun en sevdiği ağaç oldu, ve defne yaprakları genç tanrının saçlarının çelengi oldu. Kahramanlara ödül olarak defne yapraklarından yapılma taçlar taktılar.

HİÇLER ŞEHRİNİN KIZI

Bir varmış bir yokmuş. Hiçler Şehri'nde bir kız vardı. Bir gün eli yaralandı. Yarası iyileşmeye başladıktan birkaç gün sonra, merhem ve ilaç alıp yarasına sürmek için halasına gitti. Halası, "Bende merhem yok" dedi. Onun yerine iki yumurta verdi kıza.

- Bu yumurtaları pazara götürüp sat ve parasıyla attardan merhem al, dedi.

Şimdi dinleyin bakın, kızacağız başından geçenleri nasıl anlatıyor: Pazara giderken yolda yumurtalarımı kaybettim. Çok üzüldüm. Elimi keseye soktum. Kesenin dibinde bir kuruş buldum. Sonra yumurtaları bulmak için o bir kuruşu bir adama verdim.

Adam bana iğneden bir minare yaptı. Minareye çıktım. Şehrin dört bir yanına baktım. Yumurtalardan birinin tavuk olup bir ihtiyarın elinde dolaştığını gördüm.
İkinci yumurta horoz olmuş, bir köyde harman biçmekle meşguldü. Önce "Gidip horozu alayım", dedim. Minareden aşağıya indim. Köye gittim. Oraya varınca horozumun kendisi için çalıştığı çiftçiye:

- Horozumu ver. Ayrıca sana çalıştığı kadarının ücretini de ver dedim.

Uzun tartışmalardan sonra çeltik ekili tarlanın ürününden bana bir öküz dengi hak vermesinde anlaştık. Harman kaldırıldıktan sonra yirmi beş batman pirinç benim payıma düştü.

Pirinçleri götürmek istedim. Çuvalım yoktu. Bir pire öldürdüm. Derisinden çuval yaptım. Pirinçleri içine doldurup horozun sırtına yükledim. Yürümeye başladım.
Çok pirincim olduğu için pirinç ticareti yapmaya karar verdim. Şehirden çıktım. İki konaklık yol gittim.Bir de baktım, horozun sırtı pirinç yükünden yara bere olmuş. Orada bulunanlara:
- Bu yaranın ilacı nedir? diye sordum.
- Ceviz içini kavurup horozun sırtına sürersen yarası iyileşir, dediler.

Bir ceviz içini kavurdum. Yarası iyileşsin diye sırtına koydum ve yattım. Sabah uyandığımda bir de ne göreyim, horozun sırtında kocaman bir ceviz ağacı bitmiş! Çocuklar ağacın etrafına toplanmışlar, ceviz düşürüp yemek için ağaca taş ve kesek atıyorlar! Ağacın dalına çıktım. Ağaçta yüz eşek yükü taş ve kesek toplandığını gördüm. Bir keser bulup yer dümdüz olana kadar kesekleri parçaladım. Burasının salatalık ve karpuz ekimi için uygun olduğunu gördüm.

Bir parça salatalık ve karpuz tohumu ektim. Ertesi sabah pek çok salatalık ve karpuz bitmişti. Bir karpuz koparıp kesmeye başladım. Karpuzu keserken çakım kayboluverdi.
Belime bir hamam peştamalı bağlayıp çakımı bulmak için karpuzun içine girdim. Çok büyük ve kalabalık bir şehir gördüm orda. O şehrin çarşısına gittim. Aşçı dükkanında bir dinar verdim, biraz çorba satın aldım ve içmeye başladım.

Çorba o kadar lezzetliydi ki kasesini bile yaladım. Kaseyi o kadar yaladım ki inceldi, inceldi neredeyse delinecekti. Bir de baktım ki kasenin dibinde bir kıl belirdi. Kılı alıp dışarı atmak isterken kılın ardından bir deve yuları çıktı. Yuları çektim. Arkasından yedi katar deve geldi. Develerin hepsi tam teçhizatlıydı.
Birbiri ardı sıra geldiler. Çakım da en arkadaki devenin kuyruğuna bağlanmıştı.

Masalımız burada bitti, ama serçecik daha evine gitmedi.



iRAN MASALLARINDAN

ETHOS

" Evli bir erkegin mutlulugu, evlenmedigi kadınlara baglıdır " sözünü sahiplenen kisiyi böyle acıklayabilir miyiz acaba ? 


spinoza'ya göre ) Tutkuların esiri ve aklının yardımıyla bu esaretten kurtulmaya calısan kisilik...


Sahi simdi nasıl oldu. Daha bir etik degil mi ?

10 Temmuz 2012 Salı

İstiklâl Caddesi

İstanbul Belediyesi'nin kameralarından Beyoğlu'na bakıyorum canlı olarak. Doğduğum ve çocuklugumda cokça gezdigim caddeyi izliyorum. Gitmeyeli yıllar oldu.

Artık neresi Taksim tarafı , neresi Tünel tarafı ayırt edemez hale gelmişim bunu farkettim. Bilmeyen de sanır ki çok uzakta yaşıyor bu adam. Alakası yok !

Yakıştı mı bize ?

7 Temmuz 2012 Cumartesi

YAKIN

Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş,büyük kayıplar vermişler.Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri varmış. 


Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış,çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa,nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. 


Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış . 
İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. 
Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. 


Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla 
birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, 
ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler.



karakutu.com 'dan Dereotu