10 Aralık 2013 Salı

DUA



"Allah"ım, bana değiştirebileceğim şeyler için güç, değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için sabır 

ve ikisini birbirinden ayırabilmem için sağduyu ver.

07 Aralık'a aften...





Öyle bir sihirbazdın ki; beni bile kaybettin.

Cemal Süreya

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Andy Murray - Wimbledon 2013

Mesela ben ne düsünüyorum simdi :

- Büyük Britanyalılar Wimbledon'u tek erkeklerde 1936 dan beri kazanamıyorlardu ta ki bugüne kadar. Ve bu sene sırf şampiyon Britanya'dan cıksın diye favoriler önceden elendi bilerek ve planlayarak.

Andy nin mevsimi gecmeden yani yaşı başı geçmeden Wimbledon'u kazanması lazımdı. Çünkü şu anda ve yakın bir gelecekte Wimbledon'u kazanacak baska bır Britanyalı raket yok. Hazır elimizde Andy varken bunu bir aradan cıkartalım dediler.

Yazıklar olsun Majesteleri ve Toprak ağası sizlere !

Yani Federer ve Nadal !

7 Haziran 2013 Cuma

İLETİŞİM

Birbirimizin farklı olduğunu kabul edip, bu farklılıkla daha iyi yaşamayı öğrenmeliyiz. Farklı görebilmeye ve sorunlarımıza karşı taraf açısından da bakabilmeye çalışmalıyız. Karşımızdakini tam olarak anlamaya çalışmalıyız. 

Her iki tarafın da farklı olduğunu ve bu sebeple farklı görüşte olmasının doğallığını görmeliyiz, bu farklı görüşlerin getirdiği olumlu yönlerden yararlanlanarak yaşamımızı daha renkli bir hale getirebiliriz.








Unutmamamız gereken ana kural; 

insanların karakterlerini değiştiremeyeceğimizdir , yeryüzünde kötü insan yoktur ancak bize uymayan, yani farklı insanlar vardır. Bize hiç uymayan insanlarla zıtlaşarak uyum aramak sonuçsuzdur, onlarla ilişkilerimizi belli çerçeveler içinde dondurmak ilişkinin iki tarafa da zarar vermesini önler.


Hale Kaynar

10 Mayıs 2013 Cuma

HER ŞEY NE İÇİN ?

" Yaşam bizi kaldırıp bir yerden bir yere taşırken, yazgı da bir noktadan diğer bir noktaya doğru sürükler.

Ve bu ikili arasında sıkışıp kalmış olan bizler, bu nedenledir ki, ancak bizlere ürküntü verecek sesleri duymakta ve yolumuzda bir engel gibi dikilmekte olanları görmekteyizdir. "
 

Halil Cibran 


Hic düsündünüz mü her gün bir yerlerden bir yerlere tasındıgımızı ? 

Tüm ömrümüz boyunca gelip gecen kosusturmalar, heyecanlar arasında ruhumuzun her gün oradan buraya sürüklendigini kestirebiliyor musunuz ? 

İnsan, hayat katarında sadece önündeki engelleri mi görüyor tüm yolculuk boyunca ? 

Önünde engel yoksa, ne görüyor insan yasamı boyunca ? 

Ne dinliyor ? Ne duyuyor ? 

Kulagımıza gelen sesler midir bizi oyalayan ? 

Duyduklarımız mı ? 

Yoksa duymadıklarımız mı ? 

Hersey ne icin ? 

Ne ! 

Ne ! 

Bir avuc toprak mı ! ? ! ?

9 Mayıs 2013 Perşembe

HAKAN ŞÜKÜR

AKP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAKAN ŞÜKÜR,
SAHAYA RECEP TAYYİP ERDOĞAN YAZILI FORMA İLE ÇIKTI.

( Kaynak : Neredeyse tüm Türk medyası )

Bu kadar da olmaz ! Bunun adına baska bir sey derler bizim köyde.

Ne diyebilirim ki bir sporsever ve Galatasaray'lı olarak ? 
Milletvekili seçilip sonra da neredeyse hiç bir iş yapmayan ( Tv de futbol yorumculugu yapması ayrı bir konu elbette ) ve hangi önemli konu hakkında bir soru yöneltilirse bunlara cevap olarak  ( Neredeyse hepsine ) " Büyüklerim bilir " diye cevap veren Hakan Şükür için sergiledigi son davranıs hakkında insanlar ne düsünüyor acaba ? 


Partisi veya siyasi görüsü farketmiyor zaten siyasete girdigin için pek çok kişi uzaklaşmış senden. Böyle bir şeye ihtiyacın var mıydı ? Ne gereği vardı ? 



22 Nisan 2013 Pazartesi

HAYAL

" Hayalden hakikate mi gitmek kolay yoksa gercekten yola cıkıp hakikate gitmek mi ? "

Süslü kelimelerle konusmayı pek beceremem. Belki bu soru sayfalarca anlatılabilecek bir sorudur kiminize göre. Ama yazarınız kısa ve basit kelimelerle olayı özetleyecek. ( yani kendisi olayı acıklamıs havasına girecek. Çünkü belki de yazdıkları hicbir sey söylemeyecek. Çünkü bu yazarın o kadar kabiliyeti yok ) 

Maddi alemden mana alemine dogru son sürat gittigimiz muhakkak. Böyle düsündügümüz vakit de hayal dünyasından hakikat dünyasına gecisimiz cok kolay oluyor... 

Ama sorunun devamında " iki yoldan da ulasamayacagımız bir hakikat varsa ortada, hangi yolu secmek iyi ? " seklinde bir soru geliyorsa; 

Madem iki yolda bir yere cıkmıyor, bence yol agzında durup beklemek daha evladır. Çünkü seni hedefe götürecek ücüncü bir yolu bulmak gerekir... 

Ve insanda diger canlılardan ayırt edici pek cok özellik vardır. O yüzden ücüncü bir yolu mutlaka bulacaktır... 

Biz ruhlarımız yaratıldıgı andan itibaren yolculuga cıktık ki ! 


Ps : Bunları yazarken aklıma gelenler : 

Ücüncü Göz ( L. Rampa ) adlı kitap 
Ya bir yol ac, ya bir yol bul, yada yoldan cekil ! sözü...

Fenerbah Ç - bir Ankara komedisi

Dar geldi sana Angara !


22 Mart 2013 Cuma

BEYMEN KiTON MONT




Gerçi bakkala giderken giydigim monta benziyor 
ama medium'u tükendigi icin alamadıgım mont... 
Medium' unun olmamasından dolayı alamadıgım bu montun 
bu kadar ucuz olması beni biraz işgillendirdi acıkcası. 
Neden bu kadar ucuz bu montun fiyatı ? 
Vardır bu işte bir bit yeniği !


Ama kargo ücretsiz diyor belki L bedenını alabılırım...




...

Üstteki yazıyı Eksi Sözlükteki yorumları bir araya getirip yazdım.
Ne montmuş ama !

17 Mart 2013 Pazar

KIERKEGAARD

Günlüklerin en eskileri 1831-1832 yıllarına, Kierkegaard’ın üniversite öğrencisi olarak ilk yıllarına ilişkin olup, daha çok notlar, kopyalar ve çevirilerden oluşmaktadır. Bu kitapta seçilen kayıtlar 1834 yılından, Kierkegaard’ın üniversite öğreniminin dördüncü yılından başlıyor.

İlk kayıtlar annesinin 31 Temmuz’da ölmesinden hemen öncesine ait. Bu kayıtlarda bu olayın arkaplanına, Kierkegaard’ın kendisinin ve ailesinin yaşamının geçtiği ortama ilişkin bazı izleri görmek mümkündür. Okuyucu bu olaya ilişkin hiçbir kayıt göremeyecektir. Ancak dört yıl sonra babası öldüğünde Kierkegaard, bu olayı yalnızca kaydetmekle kalmamış, ayrıca dikkatle not etmiş ve anlatmıştır. Kierkegaard’ın günlüklerinin işlevi ve yapısını değerlendirirken bu hususu hatırlamak önemlidir.

Elbette Kierkegaard’ın annesinin ölümüne ilişkin herhangi bir günlük sayfasının veya mektubun bulunmaması, hiç yazılmadığı anlamına gelmez. Bu kayıtlardan hiç birinin muhâfaza edilmemesi hem bilinçli olarak bir günlük yazarken hem de ayrı ayrı kâğıtlardaki notlarını korurken Kierkegaard’ın kasıtlı olarak yaşamına şekil veren olaylara ve ilişkilere odaklandığını; annesinin ölümünün ise bu olaylar arasında yer almadığını göstermektedir. “Gizli not”a ilişkin olarak yapılacak rutin bir araştırma, bu notun Kierkegaard’ın annesinin ölümüyle ilişkili olduğunu da gösterebilir.

Kierkegaard’ın eğitmeni Hans Lassen Martensen’e göre, Søren annesinin ölümünden çok etkilenmişti. Gerçekten de Martensen’in annesi bir ölüme bu kadar çok üzülen başka bir kimse görmediğini söylemiştir.10 Ama bunun gerçek açıklama olması olasılık dışıdır. Kierkegaard için annesinin ölümü, içinde yaşam destek sistemini sağlayan ailenin nihayet çöktüğü uzun bir yıpranma sürecinin son aşamasıdır.

İşte onun yaşamını, içinde sürdürmek zorunda olduğu kaçınılmaz gerçek; Kierkegaard’ın kendisi tarafından daha genel bağlantılarıyla kullanıldığı şekliyle yaşamın “gerçeği” buydu.



Yayınevi : Anka Yayınları
Yazarı : Kierkegaard

PIXAR - TENNIS


YANSIMALAR


gördüklerim gercek degildi
bir düştü aslında
puslu bir havada
senin yansıttıklarındı

yansımalar icinde seni görüyorum
sisler ve dumanlar arasında

gecmişin ve gelecegin arasına sıkısmıs hayallerin var
belki de hic hatırlamak istemedigin

ve bir gün aniden yüzüne carpan hayallerin

aslında bundan sonra ne yasayacagında önemli degil
yasadı
kların yeter belki de bu hayatı tanımaya

...

1992 İSTANBUL

OSCAR WILDE

Bir Nergis cicegi ölmüs. Cayırdaki cicekler, ırmaktan bir kac damla su istemisler, ona gözyası dökmek icin.
" Bendeki tüm su damlaları gözyası olsa, nergis icin dökecegim yaslara yetmez. Onu cok severdim " demis ırmak. " Nergis'i kim sevmez ki ? o kadar güzeldi ki... " diye yanıt vermis cayırdaki cicekler.

" Gercekten güzel miydi ? " diye sorunca ırmak, " senden daha iyi kim bilebilir bunu ? kıyında egilip suyunda kendi güzelligine bakardi her gün " demisler.
Irmagin yanıtı söyle olmus : " onu sevmemim nedeni, bana egilip baktıgında, suyumun yansımasını görmemdi gözlerinde... "

...

Oscar Wilde ( 1891 de Andre Gide ' e - gözlerinizle dinliyorsunuz siz ve bu nedenle bu öyküyü anlatmak istiyorum - demesinin ardından anlattıgı öykü )

12 Mart 2013 Salı

TAVUSKUŞU

Zeus her zamanki gibi gene güzeller peşinde koşuyordu. Bir gün İnakhos'un mavi gözlü güzeller güzeli kızı İo'yu gördü ve ona aşık oldu. Onunla buluşabilmek için gizlice Olympos'tan aşağıya iniyordu. 

Bir gün İo'nun yanında her zamankinde fazla oyalanınca Hera durumu farkederek kıskaçlık ateşiyle yanarak hızla dünyaya indi. Karısının Olympos'tan ayrıldığı haberini alınca Zeus, sevgilisini karısı Hera'nın öfkesinden koruyabilmek için beyaz birineğe çevirdi. Hera bu nadir bulunan beyaz ve sevimli ineği görünce hayran kaldı ve onu beraberinde Olympos'a götürmek istedi. Karısının şühelenmesinden korkan Zeus buna karşı çıkamadı, böylece Hera ineği yanına aldı. 

Fakat hala bir takım şüpheleri vardı, bu yüzden ineği gözlemesi için yüz tane gözü olan sığırtmaç Argos'u başına nöbetçi koydu. Argos öyle bir nöbetçiydi ki hiç uyumazdı, başının çevresini saran gözleri her yeri rahatça görebiliyordu. Bu yüzden zeus bir türlü sevgilisinin yanına gidemiyordu. Gittiği taktirde Argos onu görecek ve Hera'ya haber verecekti. Ama Zeus sevgilisinin çektiklerine artık dayanamaz olmuştu. 

Zeus son çare oğlu Hermes'ten yardım istedi. Hermes yüz gözlü Argos'u uyutabilmek için gecenin oğlu olan uyku tanrısı Hypnos'tan uyku ilacı aldı. Ve bir gece rüzgar gibi İo ile Argos'un bulunduğu yere girdi. Argos daha ne olduğunu anlayamadan rüzgarla birlikte gelen sihirli ilaçla uykuya daldı. 

İo kurtulmuştu fakat kıskanç Hera onun peşini bırakmadı, büyük bir sığır sineği göndererek hayvanı göğsünden ısırttı. Hayvan can acısıyla koşmaya başlamıştı. Hiç durmadan koşuyor koşuyordu. Dağları denizleri aştı buna rağmen koşmaya devam etti. Zeus onu Nil nehrinin kıyılarında yakalıyarak göğsüne yapışan sineği çekip aldı ve onu eski, mavi gözlü güzeller güzeli İo haline geri getirdi. 

Argos'a gelince Hera onu cezalandırmak için gözlerini alıp onlarla tavus kuşunun kuyruğunu süsledi. 


Adanet

EGE DENİZİ



Atina’da düzenlenen Panathenaia bayramında, Giritli atlet Androgues öldürülür. Bu olay üzerine Girit kralı, diyet olarak Atina’dan her yıl kurban edilmek üzere, yedi kız ve yedi erkeğin gönderilmesini ister. 

Çok ağır olan bu şart üzerine Atina Kralı Aegeus, oğlu Theseus’dan Girit kralını öldürmesini ister ve onu bir gemi ile Girit’e gönderir. Eğer kralı öldürmeyi başarırsa, dönüşünde gemiye beyaz yelken çekmesini ve böylece uzaktan müjde vermesini ister. Eğer öldürememişse yelkenlerin siyah olarak donatılmasını tembih eder.

Theseus, Girit’e gider ve giriştiği savaşta galip gelerek kralı öldürür. Atina’ya dönmek üzere denize açılır. Bu sırada zafer sarhoşluğundan babasının öğüdünü unutur ve siyah yelken çeker. Kıyıda oğlunu bekleyen Aegeus siyah yelkeni görünce oğlunun mağlup olduğunu zanneder ve üzüntüsünden denize atlayarak intihar eder.

Aegeus’un intihar ettiği yer Atina Körfezi’dir. Bu nedenle bu körfez ve çevresi “Aegeus Pontos” “Ege Denizi” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

10 Mart 2013 Pazar

NAZAN ÖNCEL



ben akşamları sevmem. akşamlar sorun yaratır.
ben konuşmayı da sevmem, gidişler hep o gidiştir.
senin geçtiğin yollardan yalnızlık çıkagelir.
ve böyle akşamlarda, içim biraz daha erir.

...

" bırak seveyim, rahat edeyim "

durup duruken insanın nesesini alıp, sisli dagların ardındaki ülkeye götüren bir Nazan Öncel sarkısı...

Her gün dinlenesidir.

Lakin arada hüzünde gereklidir, gözyaşı da...

Arka fonda burusturulan kagıt sesinin ve burun cekme sesinin, kendi dogallıgına tavan yaptırdıgı icli sarkı...

Seni sevmek icin bahanem olmasa bile
sadece bu sarkı icin sevebilirim seni...

Savruk, depresif halin,
bugulu sesin, hoyratlıgın,
özgürlügün ve rahatlıgın icin
sevebilirim seni...

Bir sarkı tut senin olsun
bir sarkı tut benim olsun

Hadi bir albüm yap GÖC gibi olsun

bekliyorum

iflah olmaz hayranın

TEMMUZ 2008 

RENKLER

Sapsarı bir güneşe bakıyorsun
Yemyeşil bir orman görüyorsun

Kıpkırmızı bir elmada
Simsiyah bir zeytin tadıyorsun

Masmavi bir gökyüzünde
Bembeyaz bir bulut seciyorsun

...

Sacmalıyorsun oğlum sacmalıyorsun !


Eylül 2008

1 Şubat 2013 Cuma

ARMAGEDDON

" Hz. İsa’nın gelmesi için bu üçüncü milenyum başında mutlaka “Armageddon” denen o nihai savaşın çıkması lazım. Matrix filmi de tam manasıyla bu fikirlerin simgeleriyle doluydu. İnanmış bu Protestanlar, bir taraftan da Armageddon savaşının çıkması için uğraşıyorlar. Bu savaş nasıl çıkar? Mutlaka İsrail’in Araplara hücum etmesi veya Müslümanlar’ın İsrail’e hücum etmesi lazım. Armageddon Savaşı Kudüs yakınlarındaki Magedon Tepesi etrafında gerçekleşecek. Armegeddon Savaşı Müslaman ordusunun İsmailoğullarına saldırmasıyla çıkacak. 


Protestan fundamentalizmi, Armegeddon Savaşı’nda İsrail’in desteklemesi gerektiğini savunuyor. Çünkü Hz. İsa da ‘İsrail Arslanı’ olarak dünyaya gelmiştir. Yahudiler Müslamanlar’a karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek. İsa’nın dönmesi için savaşın çıkması ve kazanılması şarttır. Bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudiler’in kazanması lazım. Onun için İsrail ile sıkı bir işbirliği dini nedenlerden dolayı mecburidir. Ama bu savaş bittikten sonra da, 144 bin Yahudi hariç, o 144 bin Yahudi de Hz. İsa’ya iman eden Yahudiler olacak, hepsi kırılacak. Bu sefer de Amerika ve Hz. İsa’ya bağlı olanlar yeryüzünde kalacak. "


Hüseyin Hatemi 2004 


...



19 Ocak 2013 Cumartesi

GÜL'E AY DÜŞER


bir yıldız kayar
yol olur yürekler arasında
gözlerim gözlerinde kitlenir
zaman aşkta
bir yeniden doğuştur
herşeyin
karşısında

güle ay düşer
koşar düşlerim sana 

Sabri Sabritin