Halil Cibran



Aşk nasıl sizi taçlandırırsa öyle de çarmıha gerecektir, nasıl serpilmeniz içinse; öyle de budanmanız içindir.

Aşk hiç bir şey vermez, kendinden gayrı ve hiçbir şey almaz, kendinden gayrı.

Aşık olduğunuz zaman ''Allah Benim Kalbimdedir'' dememelisiniz,fakat daha ziyade ''Ben Allah'ın Kalbindeyim'' demelisiniz.

Aşkın hiçbir arzusu yoktur kendini gerçekleştirmekten gayrı.

Birbirinizi sevin; ama aşkı bir sözleşmeye çevirmeyin.

Birbirinizin kasesini doldurun; fakat aynı kaseden içmeyin.

Birbirinize ekmeğinizden verin; ama aynı somundan yemeyin.

Gönüllerinizi verin; ama diğerinin himayesine değil.

Çocuklarınıza sevginizi verebilirsiniz; ama düşüncelerinizi değil,zira onların kendi düşünceleri var.

Hayat geriye doğru gitmez , ne de oyalanır dünle.

Kendinizden verdiğinizde gerçekten verirsiniz.

İhtiyaç kaygısı ihtiyacın kendisinden başka nedir ki ?

Kuyunuz dopdoluyken susuzluktan korkmak dindirilemez bir susuzluk değil mi ?

Gerçekten verenlerin elleri aracılığıyla konuşur Allah ve onların gözlerinin ardından gülümser gökyüzüne

Güzeldir istendiğinde vermek fakat evla olan istenmeden vermektir, farkına vararak.

Sahip olduğunuz her şey günün birinde verilmiş olacak.

Yaşayabilmek için verirler gerçekten verenler; zira esirgemek helak olmaktır.

Kendi günlerine ve kendi gecelerine nail olmaya layık olan kimse muhakkak sizden gelen başka herşeye de layıktır.

Hayat okyanusundan içmeye hak kazanan kimse sizin küçük derenizden kasesini doldurmayı da hak eder.

Önce kendinizin bir veren ve bir verme vasıtası olmaya layık olup olmadığınıza bakın.

Hakikatte hayattır hayata veren; oysa siz kendilerinin veren olduğunu farz edenler, sizler sadece birer şahitsiniz.

Zihnin sürekli borcunuzla meşgul olması; anne yerine özgür yürekli toprağa ve baba yerine Allah'a sahip olan kimsenin cömertliğinden kuşku duymak demektir.

Madem ki yemek için öldürmek ve susuzluğunuzu dindirmek için yeni doğmuş yavruyu anasının sütünden mahrum etmek zorundasınız öyleyse bırakın bu bir ibadet eylemi olsun.

Kışın fıçıdan şarap çektiğinizde yüreğinizde her kadeh için bir ezgi bulunsun.

Aylak olmak, mevsimlere bigane düşmek ve sonsuzluğa doğru haşmetle ve vakur bir tevazuyla seyreden hayat kafilesinin dışında kalmaktır.

Kendinizi emeğe hizmet etmeye adamakla hakikatte sizler hayatı sevmektesiniz.

Emek sayesinde hayatı sevmek hayatın en deruni sırrıyla candan dost olmaktır.

Hayat sahiden karanlıktır; saik olduğu zaman başka,
Her saik kördür; bilgi olduğu zaman başka,
Her bilgi beyhudedir; çalışma olduğu zaman başka,
Her çalışma nafiledir; aşk oldu zaman başka ,
Her ne zaman aşkla çalışırsanız; kendinizi kendinize raptedersiniz ve ötekine ve Allah'a

Çalışmak görülebilir kılınmış aşktır.

Ekmeği lakaytlıkla pişirirseniz, bir insanın açlığının ancak yarısını doyuran acı bir ekmek pişirirsiniz.

Eğer üzümlerin sıkılışına içerlerseniz içerleyişiniz şarap halinde bir zehir damıtır.

Neşeniz maskelenmemiş kederinizdir.
Keder varlığınızı ne kadar derin deşerse o kadar çok neşe sarmalarsınız.

Pür neşe olduğunuzda kalbinize derinlemesine bakın ve göreceksiniz ki daha önce size keder veren şimdi size neşe bahşediyor.

Kederli olduğunuzda kalbinize tekrar bakın ve göreceksiniz ki hakikaten daha önce sizin mutluluğunuz olan şey uğruna şimdi göz yaşı döküyorsunuz.

Aslında sizler terazi misali kederiniz ile neşeniz arasına asılısınızdır.

Yalnızca boş olduğunuzda durgun ve dengede olursunuz.

Evlerinizde neleriniz var, sürgülü kapılarla neyi koruyorsunuz.

İçinizdeki sınırsız olan; semanın kâşânesinde ikâmet eder, kapısı sabah sisi ve pencereleri gecenin ezgileri olan.

Elbiseleriniz güzelliğinizin çoğunu gizler;ama güzel olmayanı saklamaz.

Sizler kıyafetlerde mahremiyetin özgürlüğünü aramanıza rağmen onlarda bir koşum ve bir pranga bulabilirsiniz.

Hayatın soluğu, gün ışığındadır ve hayatın eli rüzgarda.

Edep, saf olmayanların gözüne karşı bir kalkan demektir.

Toprak, size meyve verir ve şayet sizler, ellerinizi nasıl dolduracağınızı bilirseniz istemeyeceksiniz.

Toprağın armağanlarını takas etmek suretiyledir ki berekete ereceksiniz ve hoşnut kılınacaksınız.

Takas sevgiyle ve müşfik bir adaletle olmazsa; kimini tamaha sürükleyecektir,kimini de açlığa.

Müsade etmeyin kısır ellinin muamelenize karışmasına, emeğinize karşılık kendi laflarını satmaya kalkışmasına.

Şerir ve zayıf olan içinizdeki en aşağıdan daha aşağıya düşemez.

Hata işleyen hepinizin gizli iradeleri olmaksızın hata işleyemez.

Maktül kendi katlinden sorumsuz değildir.

Soyulan soyulmuş olmasında kabahatsiz değildir.

Suçlu çoğu zaman mağdurun kurbanıdır.

Mahkum suçsuz ve sabıkasız yerine yük taşıyandır.

Ne hüküm verirsiniz bedenen güvenilir olsa da ruhen bir hırsız olana.

Hangi cezayı isnat edersiniz bedenen katleden ama ruhen bizzat kendisi katledilmiş olana.

Nasıl dava edersiniz fiil açısından bir hilekâr ve bir gaddar olan ama aynı zamanda incinmiş ve mazlum olana.

Nasıl cezalandıracaksınız pişmanlıkları, daha şimdiden kabahatlerinden daha büyük olanları.

Siz masumun içine pişmanlık koyamazsınız, ne de suçlunun yüreğinden onu koparabilirsiniz.

Ne demeli rakkaselerden nefret eden kötürüme?

Ne demeli boyunduruğunu seven ve ormanın geyik ve karacasını başıboş ve serseri sayan öküze?

Ne demeli derisini dökemeyen ve diğer herkesi çıplak ve arsız diye adlandıran yaşlı ejdere?

Sizler, özgürlük arayışı tutkusu sizin için bir koşum haline geldiğinde ve özgürlükten bir hedef ve tatmin olarak bahsetmeye son verdiğinizde ancak özgür olabilirsiniz.

Gündüzleriniz endişeyle dolu ve geceleriniz de ihtiyaç ve gamla yüklü olduğunda siz gerçekten özgür olursunuz.

Kendi benliğinizin parçalarından başka nedir ki özgür hale gelebilmeniz için atmak istediğiniz?

Bir zorba nasıl hükmedebilir özgür ve gururluya, kendi özgürlüklerinde bir zorbalık ve kendi kibirlerinde bir utanç olmasaydı.

Eğer üzerinizden atmak istediğiniz bir endişe ise; bu endişe size yüklenmiş olmaktan ziyade sizin tarafınızdan tercih edilmiştir.

Aslında her şey varlığınız içinde yarı sarmaş-dolaş biteviye hareket eder; arzulanan ve korkulan, iğrenilen ve aziz tutulan, peşinden koşulan ve kaçmak istediğiniz.

Gölge soluklaştığında ve zeval bulduğunda; eğleşmekte olan ışık başka bir ışığın gölgesi haline gelir.

Aklınız ve tutkunuz denize açılan ruhunuzun dümeni ve yelkenidir.

Ruhunuz çoğu zaman bir savaş meydanıdır orada aklınız ve muhakemeniz, tutkunuz ve iştihanıza karşı savaş açar.

Akıl bir başına hükmederken sınırlayıcı bir kuvvettir ve tutku refakatsiz kaldığında kendi mahvına dek yanan bir alevdir.

Allah, akılda istirahat eyler.

Allah, tutkuda hareket eder.

Istırabınız idrakinizi bürüyen kabuğun çatlayışıdır.

Kalbi güneşte dinelebile diye nasıl bir meyvenin çekirdeği çatlamak zorundaysa; siz de zorundasınız ıstırabı tanımaya.

Istırabınızın çoğu kendi tercihinizdir.

Sizler düşünce halinde her daim bildiğinizi, kelimeler halinde bilirdiniz.

Bilginizin derinliklerini değnekle veya iskandil ipiyle bulmaya kalkmayın.

Sakın ''Hakikati Buldum'' demeyin, daha ziyade ''Bir Hakikat Buldum'' diyin.

Hiç kimse size bir şeyi aşikar eyleyemez, bilginizin şafak sökümünde hala yarı uykulu yatmakta olandan başka.

Mabedin gölgesinde, şakirtleri arasında yürüyen üstat, bilgeliğinden değil; fakat daha ziyade inancından ve muhabbetinden verir.

Astronom size uzayla ilgili telakkisine dair konuşabilir; ama kendi telakkisini size veremez.

Bestekar kainatta var olan ahenge dair size methiye dizebilir, ama size ahenge dikkat kesilen kulağı veremez, ne de onu aksettiren sesi.

Bir insanın basireti kendi kanatlarını başka bir insana ödünç vermez.

Nasıl her biriniz Allah ilminde yapayalnız duruyorsanız, aynı şekilde her biriniz kendisinin Allah tasavvurunda ve dünya telakkisinde de yapayalnız olmak zorunda.

Dostunuz sizin cevap bulan ihtiyaçlarınızdır.

Dostunuz sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır.

Dostunuz dobra konuştuğunda aklınızdaki ''ret'' ten korkmazsınız, ne de ''kabul'' ü esirgersiniz.

Kelimeler olmaksızın dostlukta bütün düşünceler bütün arzular bütün umutlar doğarlar ve paylaşırlar dağdağasız bir bahtiyarlıkla.

Dostunuzda en çok sevdiğiniz şey onun yokluğunda daha berrak hale gelebilir, dağın dağcıya ovadan bakınca daha berrak görünmesi gibi.

Kendi esrarının ifşasından başka hiçbir şey aramayan sevgi; sevgi değil, ileriye atılan bir ağdır ve yalnızca işe yaramaz olandır yakalanan.

Dostunuzu her daim zamanı diriltmek için arayın.

Düşüncelerinizle barış halinde olmaya son verdiğinizde konuşursunuz.

Düşünce bir sema kuşudur ki kelimelerin kafesinde kanatlarını gerçekten açabilir ama uçabilemez.

Öyleleri var ki konuşurlar ve bilmeden ve farkına varmadan kendilerinin bile anlamadığı bir hakikati ifşa eylerler.

Sizler endazesiz ve ölçülemez zamanı ölçmek istersiniz.

İçinizdeki zamansız olan; hayatın zamansızlığından haberdardır ve bilir ki dün bugünün hatırasından başka bir şey değildir ve yarın da bugünün rüyası.

Bırakın bugün; maziyi hatırayla ve istikbali hasretle kucaklasın.

Kötü kendi susuzluğuyla azap çeken iyiden başka nedir ki ?

Siz iyisiniz kendinizle bir olduğunuzda.

Meyve için vermek ihtiyaçtır, almak nasıl kök için ihtiyaçsa

Sizler; sağlam ve çevik olanlar, topalın karşısında aksamamaya dikkat edin, bunu nezaket sayarak.

Ne yazık ki geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemezler.

Hakiki iyi üryan olana ''Elbisen Nerede'' diye sormaz, ne de evsize ''Evinin Başına Ne Geldi'' diye.

Siz sıkıntınız ve ihtiyacınız halinde ibadet edersiniz, keşke pür neşe olduğunuzda ve bereket günlerinizde de ibadet edebilseniz.

İbadet, benliğinizin canlı esir içinde yayılışından başka nedir ki ?

Haz bir özgürlük şarkısıdır, ama özgürlük değil

Kimi gençleriniz hazzı arar, o her şeymişçesine ve onlar yargılanmış ve azarlanmış olanlardır.

Hayıflanma aklın bulutlanmasıdır, cezaya çarptırılması değil.

Sanır mısınız ki ,ruh bir çomakla bulandırabileceğiniz durgun bir gölcüktür.

Çoğu zaman kendinizi hazdan mahrum bırakarak, varlığınızın kuytularında arzu istiflemekten gayrı bir şey yapmış olmazsınız.

Kim bugün tavsatılmış görünenin, yarını bekleyip beklemediğini bilebilir ki ?

Arının hazzı çiçekten bal devşirmektir.

Çiçeğin hazzı da balını arıya sunmaktır.

Nerede arayacaksınız güzelliği ve nasıl bulacaksınız, onun bizzat kendisi sizin yolunuz ve kılavuzunuz olmazsa?

Güzellik bir ihtiyaç değil, sadece bir vecddir.

Güzellik hayattır, hayat kendi kutlu yüzünden peçeyi kaldırınca.

Bütün hareketler ve bütün fikirler değil midir din ?

Kim ayırabilir imanını eylemlerinden ya da inancını meşgalesinden ?

Bütün saatleriniz feza boyunca bir benlikten bir benliğe çırpınan kanatlardır.

Erdemliliğini sadece en iyi kıyafetmişçesine kuşanan kişi üryan olsa daha iyiydi.

Gündelik hayatınız mabediniz ve dininizdir.

Hülyalara dalarak başarılarınızın üstüne çıkamazsınız, ne de hezimetlerinizden daha aşağı düşebilirsiniz.

Allah'ı tanımak istiyorsanız bir muammalar çözücüsü olmaya kalkışmayın.

Eğer gerçekten ölümün ruhuna nazar eylemek istiyorsanız; kalbinizi hayatın gövdesine ardına kadar açın.

Umutlarınızın ve arzularınızın derinliğinde yatar öteye dair sessiz bilginiz.

Güvenin düşlere, zira onlarda gizlidir ebediyete açılan kapı.

ölmek rüzgarda üryan durmak ve eriyip güneşe karışmaktan gayrı nedir ki

Soluğun kesilmesi, yükselebilsin ve yayılabilsin ve kayıtlanamaz Allah'ı arayabilsin diye, soluğu hırçın med-cezirlerden azat etmekten gayrı nedir ki ?

Dağın zirvesine tırmandığınız vakit işte o zaman tırmanmaya başlayacaksınız.

Arz azalarınıza sahip olacağı vakit işte o zaman hakikaten raks edeceksiniz.

İnsanın ihtiyaçları değişir, ama sevgisi değil, ne de sevginin ihtiyaçlarını tatmin etmesi gerektiği arzusu.

Mazılarla kaplı devasa bir meşe ağacı misalidir içinizdeki engin insan.

Sizi en küçük hareketinizle ölçmek okyanusun gücünü köpüğünün zayıflığıyla hesap etmektir.

Sizi başarısızlıklarınızla yargılamak, vefasızlıklarından ötürü mevsimleri suçlamaktır.

Bilgi kelimesi, kelimesiz bilginin bir gölgesinden başka nedir ki ?

Kendisini sevecen unvanlarla isimlendiren güzel bir davranış bir lanete ana olabilir.

Nasıl birisi gerçekten yakın olabilir ırak olmadan.

Sizler bedenlerinize hapsedilmiş değilsiniz, ne de evlerinize ya da tarlalara kapatılmış.

Müphem ve bulutsudur her şeyin başlangıcı, ama sonları değil.

Hayat ve yaşayan her şey sis halinde düşer ana rahmine, ama billur halinde değil.

Bir billurun dağılma esnasında sis olup olmadığını kim bilebilir ki ?

İçinizdeki en takatsiz ve afallamış olarak görünen kişi, en sağlam ve en azimli olandır

Soluğunuz değil midir kemiklerinizin binasını çatan ve pekiştiren?

Şayet rüyanın fısıldayışını işitebilseniz diğer sesleri duymazdınız.

Hiç yorum yok: